Adet
Siz Onları Hiç Böyle Tanımadınız...
Bir harika insanlar kategorisi vardır. İlk gençlik yıllarında ya da biraz daha ileriki yaşlarda belli bir fikre bir kez kapıldılar mı artık ömür boyu o fikri kovalarlar; son nefeslerine kadar onun peşinden koşarlar. Hayatın tüm çeşitliliğinden, mutlu ve hüzünlü yollarından sadece birini; değişmez ve katı olanını bilirler. Ateşli kalpleri, tutkuları ve sağduyularıyla birlikte coşarlar. İçleri, son hücrelerine kadar inanç ve güçle doludur. Müthiş bir azimle çalışırlar. Böylelerinin en küçük hücrelerine kadar her şeyine, azim ve inanç ile kendilerine ve başkalarına karşı zalimlik sinmiştir. Alay konusu olmak, başarısızlıklar ve güçlükler onlara vız gelir. Tutkuları engel tanımaz. İdeallerine bağlı kalarak sadece bir amaç güderler; kendilerini bir tek ona adarlar. Önyargıdan, peşin hükümden uzak, emin adımlarla gerçeklerin peşinden başarıya doğru ilerlerler. Kendilerini, sevdiği işe erken yaşlarda adayan bu kişilerin hayatı iyice tanıma, onun mutluluklarını tatma; aşkın, sevginin ve inceliğin değerini öğrenme fırsatları olmaz. Dünyanın zenginleşmesini sağlayan bu büyük emektarlar, kendi içlerindeki güzellik duygusunu bastırarak dünya için güzellikler yaratırlar.
Pavlov, böyleydi.
Onu hiç böyle tanımadınız.
Önsöz
İvan Petroviç Pavlov:
Bu üç sözcük tüm dünyada, sonuna kadar bilime adanmış; güzel ve çok yönlü bir hayatın sembolü olmuştur. Rus kökenli olan bu insan bizler için özellikle çok değerli. Yüce bir kişilikte olması gerektiğine inandığımız, genç yaşlarda kendimize örnek olarak seçtiğimiz en güzel karakteristik özellikler onda bir arada toplanmıştır.
Bilimde yeni bir çağ başlatmış; bilimsel denemeleri, ahlaklı olmasını engellememişti. Çekici sadeliği, Rus iyi yürekliliği ve samimiyetiyle, sohbet ettiği herkesi kendine hayran bırakıyordu.
Hayat dolu, sağlıklı ve fiziksel açıdan güçlü olan Pavlov, insan doğasının görkemli ve renkli bir örneğidir.
Tüm bu özellikleri, bedeninin her hücresine işlemiş olan yüce vatanına duyduğu sonsuz sevginin renklerine büründüğünde bu unutulmaz insanın gerçek kişiliğini görebilirsiniz.
Pavlov, kelimenin tam anlamıyla bir vatanseverdi. Rusya’nın doğasını çok seviyordu. Vatanının bilim ve sanatını ise daha çok seviyordu ve herkesi var gücüyle onlar için mücadele etmeye çağırıyordu. Ülkemizde, gelmiş geçmiş en büyük “sosyal deney” olarak sosyalizmin kurulmasının önemini kavrayarak büyük vatanımızın genç kuşağını özellikle çok sevdi. İvan Petroviç’in Sovyetler Birliği gençliğine hitabesi, bu sevgisinin ve genç araştırmacılar için bilimin zirvelerine ulaşmada başarı dileklerinin ölümsüz belgesi olmuştur. Bu gerçeklerin ışığında, Sovyet literatürünün bu büyük vatandaşımızın bilimsel kişiliğiyle ilgili ayrıntılı ve herkesin ulaşabileceği bilgilerden neredeyse tamamen yoksun olması daha da üzücü olmaktadır.
Gençlerin, Pavlov’un yaratıcı yöntemlerinin tüm özelliklerini, doğanın sırlarını azimle ve sistematik bir şekilde keşfetmenin yöntemlerini bilmesi gerekir. Onun hayatı ders alınacak özelliklerle dolu, imrendiricidir; ama sadece o hayata imrenerek ona benzemeye çalışmak yeterli değil tabii ki.
Burada, Pavlov’un hayatından komik bir olay akla geliyor: 1935 yılında Ryazan şehrindeyken Pavlov, okul öğrencilerini ziyaret eder. Sohbet sırasında öğrencilere, “Ne olmak istersiniz?” diye sorar. Sınıf temsilcisi kız, cevap vermekte gecikmeden, “Hepimiz birer Pavlov olmak isteriz.” dediğinde İvan Petroviç şakacı bir ses tonuyla, “Hepiniz birden olmasanız…” der.
Gençlerimiz Pavlov’a benzemek istiyor ve bizim birinci vazifemiz, onlara yardımcı olmaktır. A. D. Popovski’nin yazmış olduğu, okuyucuya sunduğumuz bu kitap, gençlerimizin işini oldukça kolaylaştırabilir. Kitap, Pavlov’un ‘sanat laboratuvarının’ iç dünyasını adım adım açarak genç okurlara, araştırmacının sevinç ve üzüntülerle dolu zorlu laboratuvar yaşantısını anlatıyor. Şunu belirtmek gerekir ki, yazar A. Popovski kendine oldukça zor bir görev seçmiş. Pavlov’un yaratıcı özellikleriyle ilgili söylediklerimden belli ki bu insanın karakteristiğini, ancak ve ancak onun hayatını, kişiliğini ve karakterini, belli bilimsel çalışmalarını en ufak ayrıntısına kadar inceleme işini üstlenmiş biri yapabilir. Bu anlamda A. Popovski’nin kitabına iyi bir not verilmelidir: Pavlov’un yaratıcı yaşamı konusunda bu kitap çok yönlü bilgiler verebilir. Yazar, bilimin geniş kitlelere tanıtımı ile ilgili birçok defa karşımıza çıkmıştır. Fizyologlar, cerrahlar, parazitologlar vb. hakkında “Hayatın Kanunları”, “Özverili Araştırmacılar” gibi kitaplar yazmıştır. Bu, A. Popovski’nin, hayatını edebiyatın zor ve sorumluluk gerektiren dalına adadığını göstermektedir. Pavlov hakkındaki bu kitap, yazarın deneyimini ortaya koymaktadır. Kitapta, Pavlov’a özgü çalışma şevkinin çok renkli bir şekilde anlatımının yanı sıra, zorlu bilimsel çalışmaların değişmez yoldaşları olan tereddüt ve şüphelerin ıstırabı da açıkça ifade edilmiştir. Yazar, zaman zaman Pavlov’un deneysel ‘hatalarını’ abartmakla birlikte bu bilim adamının laboratuvarına özgü olan ‘laboratuvar olayları’ çok doğal bir şekilde anlatılmıştır. Pavlov’la doğrudan doğruya bir temasta bulunmayan yazar için Pavlov’un son derece renkli, duygulu konuşmasını; dağıtma, beğendiği şeye övgüler yağdırma ve homurdanma huylarını konuşma biçiminde anlatabilmek zor bir iştir… Bu noktada ayrışmalar kaçınılmazdır. Bu nedenle yazarın Pavlov’a atfettiği bazı konuşmalar, bilim adamı ile her gün çalışma ortamında karşılaşma şansı olan biri için çok da doğal gelmeyebilir. Yine de birkaç ufak tefek istisna dışında yazarın, Pavlov’un portresini başarıyla çizebildiğini kabul etmek gerek ve okurlar da büyük öğretmenin kişiliğini kendi kafalarında açıkça canlandırabilirler. Biyografi kısmı ile kişiliğinin anlatıldığı kısım oldukça başarılı sayılabilir ve Sovyetler Birliği gençliği buralardan büyük fayda sağlayabilir. Fakat yazarın görevi, yalnızca bir biyografi yazmakla sona ermemiştir. Yazar okurları, Pavlov Okulu’nun bilimsel çalışmalarının sonuçları ile de tanıştırmayı kendine görev edinmiştir. Konuya hâkim olmadığı halde yazarın, kitabının bu kısmını bu kadar başarılı hazırlamış olması hayret vericidir. Pavlov’un kan dolaşımı fizyolojisi, sindirim sistemi ve sinir sistemi alanlarındaki incelemelerinin genel karakteristiği doğru yapılmış; bazı detaylar ise uzman olmayan bir kişinin algılayacağı şekilde anlatılmıştır. Yazarın laboratuvar gerçekleriyle ilgili bazı noktalarda yaptığı bir dizi “yuvarlamaların bilimsel eleştirisinin burada yapılmasını uygun bulmuyorum. Bilimsel gerçeklerin sanatsal biçimde ifade edilmesinin nihai etkisi şüphesiz ki olumludur. Okur, ilk defa Pavlov tarafından ortaya çıkarılan fizyolojik süreçlerin doğası ve anlamı konusunda oldukça dolgun bilgiler elde edecektir. Kan dolaşımı alanında araştırmalar yaptığı dönem Pavlov’da oldukça “pürüzsüz” geçiyor. Oysa bilim adamının hayatını yakından incelediğimizde bu alanda elde ettiği sonuçların o dönemin bilimsel çevreleri tarafından büyük direnişle karşılandığını görüyoruz. Örneğin, az bilinen, “Aziz Makariy Ödülü’yle ilgili olay bunu yeterince ifade eder. Bu ödül, Bilim Akademisi tarafından ilginç bilimsel çalışmalar için veriliyordu. 1884 yılında Pavlov, şu anda ünlü olan “Kalbin Merkezkaç Sinirleri” adlı çalışmasıyla yarışmaya katılmıştı. Cerrahi Tıp Akademisi profesörü Tarhanov, bu çalışma hakkında tamamen olumsuz eleştiride bulunmuş; Pavlov, ödülü alamamıştı. “Sindirim Bezlerinin Çalışması Üzerine Dersler” adlı klasik kitabının kabul edilmesi de kolay olmamıştı. Bunun gibi tarihsel terslikler, gençler için ders verici olmaktadır. Bu olaylar, bir toplumun bilgi seviyesini çok aşan fikirlerin o toplum tarafından kabul edilmelerinin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. A. Popovski’nin kitabının bir diğer olumlu yönü ise, yazarın, Pavlov’un öğrencilerinin yaptığı birkaç önemli çalışmaya da yer vermiş olmasıdır. Örneğin, K.M. Bıkov Okulu’nun işlediği orijinal fizyolojik akım, bunlar arasında sayılabilir. Bu akım hak ettiği ünü elde ederek Pavlov’un metodunun, fizyoloji açısından ne kadar çok olanaklara yol açtığını bize bir kez daha kanıtlamaktadır. Titiz bir eleştirmen, kitabın bilimsel yönünde eksiklikler bulabilir; ancak unutulmamalıdır ki, A. Popovski’nin kitabı, Pavlov’un öğretisini tüm ayrıntılarıyla anlatmak üzere yazılmamıştır. Kitabın uyandırdığı bilimsel ilgiyi derinleştirmek isteyen okurlar, daha özel bilgi veren kaynaklara mutlaka yöneleceklerdir. Bu kitabın amacı, okurların bu konuya ilgisini çekmek ve Pavlov’un fikirlerinin temel gelişim sürecini onlara tanıtmak; bu fikirlerin, bu bilim dalının genel gelişim sürecinde kazandığı önemi anlatmaktır. Yazar, görevini başarıyla yerine getirmiştir. Elinizdeki bu kitabın, Sovyetler Birliği’nin meraklı gençleri tarafından hak ettiği ilgiyi ve başarıyı görmesini dilemek istiyoruz.
SSCB Tıp Bilimleri Akademisi asli üyesi, Moskova Üniversitesi Profesörü P.K.Anohin